Altın kalem kağıda döklünce, kağıt kalemden daha değerlenir.

17 Ekim 2013 Perşembe

HEM ÖYLE HEM BÖYLE

            
            Bugün yaşadığım bir anıdan esinlenerek:

           

            Hindistandan bir arkadaşım bugün kurban bayramımı kutladı. Açıkçası her ne kadar teşekkür etsem de ne cevap vereceğimi bilemedim. Malumunuz onların kutsal saydığı bir varlığı biz kutsal bir amaçla kesiyoruz. Bu denli zıt dini inanışlarımız. Ama her şeye rağmen bayramımı kutlama nezaketini gösterdi. Bu noktada aslında çok güzel de dersler çıkarıyor insan…           
            Bugün insanların birbirlerine zıt diye düşündükleri pek çok konuda aslında ne kadar da yanıldıklarını öğrendim. Bir sürü kesimden insan siyaset uğruna, popülarite uğruna ve farklı bir kesimin ayrıcalıklı olduklarına inanarak bu kesimce o ayrıcalıklara sahipmiş gibi davranma uğruna nelerini feda ediyor? Ama anlaşmak, birileriyle bir şeyler paylaşmak bu denli zor olmasa gerek. Tıpkı bugün yaşadığım olay gibi. Birbirimize farklı fikirde olduğumuzu belli edişimiz tamamen bir münakaşaya dönüşebiliyor çoğu zaman. Gelin görün ki bambaşka bir dilde, bambaşka bir kültürde, bambaşka dini ritüelde ve aradaki o km.lerce uzak mesafede bile biriyle anlaşabiliyorsunuz. Hatta dibinizdeki arkadaşlarınızdan dostlarınızdan veya beklediğiniz insanlardan bir “günaydın” mesajı alamazken bir uyanıyorsunuz ki farklı bir saat diliminden hesaplanarak yollanmış bir “goodmorning” oracıkta duruyor. Ve kimi zaman bu günaydın emin olun ki dip dibe yaşadığınız insanların o samimiyetsiz, yalnızca söylenmek için sarf edilmiş kelimesinden daha sıcak geliyor. Sanırım bu çok daha önemli…
            Bazen dertleşmek için bilerek bu arkadaşıma başvuruyorum. Hani belki bizde de koyunlaşmıştır bazı şeyler. Hani anlatırsınız anlatırsınız ama beklediğiniz yanıtı alamazsınız ya, o gelen cevap hep klişedir ya… İşte sırf bu olmasın diye bambaşka bir yerden birinin size destek olması, aradaki mesafeleri yok edercesine sizinle dertleşmesi tarifi imkansız bir duygu açıkçası. J at gözlükleriyle bakmayalım bakmayalım da elbet, biraz daha açabiliriz ufkumuzu bu konuda. Yani işin özü insanlarla anlaşmak için kesinlikle ortak bir noktaya ihtiyacımız yoktur bilinenin aksine… Bana kalırsa kelimelere bile ihtiyaç kalmayabilir hatta. Melodiler, jestler ve mimikler. Yalan söylemeyen tek güvenilir iletişim araçları olsa gerek. J
            Şimdi şimdi hiç tanımadığım insanlarla bile sohbet kurmaya çalışıyorum. Sosyal olma vs gibi bir kaygı değil bu. Ola ki bir yeni şey daha öğretir bana hayat diye yapıyorum bunu. Bana bu cesareti veren şeyse kesinlikle o eskiden her gün yaptığım uzun yol maceralarında, bana az buçuk hayatlarından bahseden ve bir daha görmeyecek olmama rağmen “görüşürüz” diyerek veda eden amcalar, teyzeler oldu. Böyle böyle insanların kokulacak yaratıklar olmadığını, o sanal ekranlarda sürekli izlediğimiz vahşet haberlerinin sürekli olmadığını, yaşanılabilir birkaç parça şeyin de olduğunu keşfettim. Tiksintimi böyle yendim. Çoğu kez kalemle çoğu kez fırçayla kustum içimdeki griyi kağıtlara. Evet, ne siyah ne de beyaz; tamamen ortada kalmış bir renk olan o iğrenç griyi kustum.  Ve ardından gökkuşağı renklerinin içimde belirişine şahit oldum. İnsanların yüzlerine bakınca sanki kırk yıldır tanıyormuşçasına güvenebilmeyi öğrendim. İnsanlara kim olursa olsun gülümsediğinizde size asla ters tepki vermeyecek olduklarını gördüm. Bu yüzdendir biriyle konuşurken sürekli sırıtışım. Gülümsemem belki de güzel değil ama ben bunu yapmaya alışmışım bir kere. Bir özgüven değil bu yaşama felsefesi. Telefonda dahi birine gülümserseniz sizi hisseder mantığı…J
            Anlaşabilecek insanlar bulmak yerine anları anlaşılmış kılmayı tercih ederim. Ve sizlere tavsiyem, kesinlikle ama kesinlikle gülümsemekten ödün vermeyin ki birileri hala sıcak şeylerin olduğunun farkına varabilsin. Ve son olarak, bir ortaklık arayacağınıza sizde olmayan o zıttı da öğrenmeye bakın. Gün geldiğinde bir bakmışsınız ki beyaza kara çalınmış. Hayretle bakacağınız bir tablo yerine, rengi tanıyarak bir şeylere dönüştürme avantajı hep sizde kalsın…

                                                                                                                       Efsûnkâr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder