En büyük bağımlılıkla başlar tutku,
Kimi zaman beyni kurcalayan,
Kimi zaman vakte kafa tutan,
Bir istektir tutku...
Gece Ay'a tutuklanmak
Gündüz Güneş'e aşikâr olmak,
Yazın kışı özlemek
Kışınsa yazı istemektir tutku.
Bazen bülbülün güle sevdasıdır
Bazen kardelenin Güneş'e aşkıdır
Onu ilk gördüğünde ölümün ilk meyvesini tadacağını bile bile...
Aşkının karanlık gölgesinde ölmeyi istemesidir tutku...
Hayatta her şeyden haz duymak
Hapsolmaktan, tutuklanmaktan korkmamak,
Ömrü eski bir iskeleye bağlayıp
Zamanı geldiğinde demir almak;
Issız ve yırtık gelinlikli kıyılardan...
Uçsuz bucaksız maviliklere...
Sonra bir meltem olup
Usulca yaprakları okşayıp
Yanıbaşında parıldayan eşsiz
Canana vurulmaktır tutku...
Ümit, umut, hayal, rüya
Hiç farketmez her kim olursan şu sahte dünyada
Tutku o ya, tutar da sürükler peşinden oradan oraya...
Ömür şu üç günlük zevk-ü sefâ
Kime yetmiş ki, sana yetsin bu hûlya...
Biçare bir güvercin aranır durur sahibini
Halhalları çalar da çalar her kanadında
Kuşçusu duyar o sesi tâ ufukta;
O güvercinin halhalındaki sesdir tutku.
Bir yaz günü
An olur da dalar gözler
Nesin, kimsin, nerdesin hiç mühim değil...
Kollarının üstündedir başın
İzlersin çizdikleri resmi yıldızların...
Dinlersin doğanın söylediği şarkıyı
Uyanıp da kendine geldiğinde
Beyninden vurulmuşa dönersin;
Zaman, mekân ve hatta sen
Her şey aynıdır
Ama bir şey vardır ki yok olan
Uyandığında korkup da kaçan
O ki seni tanımayan
Tutkudur kalbini söküp alan...
Kim bilir nerde ve ne zaman
Yine sokuluverecek o sinsi şeytan...
..... Efsûnkâr ......
..... Efsûnkâr ......

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder