Ne dün var ne bugün ne de yarın... Sadece işleyen bir saat ve almış başını giden bir zaman var hayatımızda. İnsan yaşadıkça öğreniyor elbette. Ne yarın için plan yapabilirsiniz ne de geçmiş için geçmiş diyebilirsiniz. Ne kadar geçmişin adını ansanız o kadar onu bugüne taşımış olursunuz... O aslında hiç geçmemiştir ki... Hâlâ kapınızı tırmalayan, eşiğinizde yatan bir varlık olmuştur artık. Ona hayır diyebilmek varken biz hep evde olmayı seçeriz ona ithafen... Evde bulunduktan sonra "evde yokum" demek çok mu mantıklıdır? İşte geçmişi anarken de "artık ben değiştim, -geçmiş'e- bakmam" demek...?
Zaman her an geçerken, belki de bu satırları dahi okurken bile artık çoktan o geçmişe karıştıysa, bugün kavramı var mıdır? Bugün için plan kurarken aslıda geleceği anmıyor muyuzdur? Ya yarın mı? Yarın neler olacağını kestiremediğimiz sadece olabileceğini düşündüğümüz bir zaman dilimine ne kadar da alışmışız bizler... Şimdi insanoğlu görmediği hiçbir şeye inanmaz olmuş. Elbette bir ilacın etkisini görmeden neye yaradığını bilemez sadece tahmin edebilirsiniz. Bizler de yarını hep böyle algılamadık mı? Aslında geçmişte kalmış ve geçmişteki yarınımız olan günlere benzetiyoruz ve yarının da ondan farksız olmayacağını biliyoruz. Farksız derken bambaşka şeyler yaşayabilirsiniz elbette... Sadece bugünden sonra gelen gün yarındır bizler için. Tıpkı dün, bugün için söylediğimiz şeyler gibi. Öyleyse bugün de bi yarın, aynı zamanda bugün de bir dün... Nerede yanlış? Ezberci biz insanoğlunda mı? Sadece olabileceğine kesin inandıklarımıza bağlandık. Onu hep eskilere benzettik ve bunun da onun gibi olmasını bekledik hep... Ya olmazsa yoktu ki ? Bugünde geçmişe takıldık, yarını düşündük... Ne önemi vardı ki sanki? Bir türlü yaşayamadık şöyle ağzımızın tadıyla önüne geldiği gibi... Sonra da dem vurduk hayattan. Çoğu zaman suçuluyu, asıl katili zaman ilan ettik. Aslında o sadece köşede bizi izleyip hep güldü... Başta da ne demiştik... Ne dün, ne bugün, ne de yarın var aslında... Sadece tik taklarını duyduğumuz bir zaman var geçmekte olan. O zaman daha neyi zorluyoruz ki bahane bulmak için... Önümüze geldiği gibi yaşamayı bir becerebilsek... İşte asıl o zaman dert mi kalıyor tasa mı bakalım? Kısacası "Bırak inceldiği yerden kopsun, en azından keşkelerin kapı tıklatmasını duymaz, MUTLU yaşarsın..."
........... Efsûnkâr.............

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder