Altın kalem kağıda döklünce, kağıt kalemden daha değerlenir.

1 Şubat 2013 Cuma

2013GECE MASALLARI


               


           Her gün şemsiyemi yanıma alıp, yağmurun yağmasına mani olduğum ve havaya aldanıp onsuz evden çıktığım günlerde de eve sırılsıklam dönmemin şerefine olsun bu da... :)

        Bazen her ne kadar farketmesek de köşe başında, kuytuda bizi bekleyen arkadaşlıklar vardır. Her ne kadar dost kazığı yemiş olsak da genlerimize de işleyen bir huy var bırakamadığımız. Dost edinmek o kadar ihtiyaç halini almıştır ki bizim için, iki durak yürürken, otobüs beklerken, eve dönerken üç beş laf edebileceğimiz birini ararız her an... Birlikte gülmekten, eğlenmekten vazgeçemeyiz önümüzdeki işleri bir kenara bırakırcasına. Bazen her arkadaşıma söylemiş olduğum bir sözün olduğunu düşünüyorum: ''Boşver,bu andan bir tane daha yok, koskoca adam olup paralar kazansak da, o çocukluk hayalimiz olan bakkalları satın alıp tüm şeker ve çikolatalara sahip olsak da bu anı asla satın alamayacağız.'' Kimi ne demek istediğimi anlıyor kimi de işlerine devam ediyor . Ama her iki tarafa da hatırlattığım bir gerçek olduğu için çok mutluyum. Diğer tarafa  da hak vermiyor değilim elbette. Şu an -ben dahil- içinde bulunduğumuz zamanın her dakikasını dolu dolu geçirmek zorundayız. Tıpkı bir milyondan fazla diğer öğrenciler gibi... sonuçta ''start'' verildiğinde hepimiz at gibi saçma bir sahada koşuyor olacağız. 
        Kimisi duruma öyle bir odaklanmış ki, onları çocukluğumda babamdan duyduğum bir  hikaye kahramanına benzetip gülüyorum arada. :) Sıkmamak için kısa, meraklandırmamak için ufacık anlatıyorum: Duyduğum masalda bir seis padişaha at yetiştirir. Ama bu işi yaparken de atları kapkaranlık odalardan dışarı  gün ışığına hiç mi hiç çıkarmaz. Atlar ilk kez gün ışığına çıkıp da gözlerine ışığı yiyince ortada ne var ne yok yıkıp biçer. At da insan gibidir. Neye alışırsa onu ister. Işık ise zamandır; alışkını deli eder. Umarım içlerinden birileri güneşe çıktığında etrafına zarar vermez (!). Çünkü bize başarının peşinden koşmak değil, yarışanların arkasından koşmak öğretildi. Kendi başarımızı kazanmak değil aptal bir koşunun derecesi olmak öğretildi...
       Çok sevdiğim bir hocamın söylediği söz hep aklımda ''dost kazığı yemenin yaşı yoktur'' der. Gerçekten öyle. Zamanında kucağına düşüp bayıldığım,her zorda kalışında başını koyması için omuz uzattığım, yeri geldiğinde birlikte ağladığım herkesin tam anlamıyla ''Ben büyüyünce...'' sini gayet iyi gördüm... Onlar büyüyünce doğum günümü unuttu, onlar büyünce benim ağlayamadığım, ama tam ağlayacağım zaman geldiğinde de uzanıp bulamadığım bir omuz sundular bana...Sonra da sanki ladesine girmişizcesine pişkin pişkin ''aklımdaydı..'' dediler.  Ama her seferinde zaman amcanın onlara getirdiklerini bana da getirdiğini unutup, çocuk gibi bu şekerleme görünümlü kekremsi tattaki yalanlara kanacağımı, hatta kandığımı zannetttiler. Bu yüzden de bu kadar komik bir şeye, tıpkı her gün güneşi getiren biri olduğuna inandıkları gibi inanmalarına kahkahalarla güldüm. Ava  giden avlandı kısacası. Olsun ama yerlerindeki boşluklarao kadar şeker o kadar canlı ve sıcak dostlar koydum ki, yerlerinin boş oluşuna şükürler ettim ardından. Elbette boşalan her koltuğun dolduğu gibi hiç boşalmayan yerler de vardı. Eskilerden, çocukluğumdan kalan yalnızca bir tek insan. Artık kardeşliğe terfi etmiş olan bir insan. içinde bulunduğu gruptan sıyrılıp bunu hak etmiş olan... Ona ve şu an dostum olan insanlara o kadar çok şey borçluyum ki... Hepsini çok çok seviyorum ki bendeniz paramesyumu tatlı bulan ve Wall-E 'ye aşık olmuş böyle bir şahsiyetin onları sevebilme kapasitesini düşünün artık. :) Çocukluğumda olduğu gibi ''ne kadar çok'' sorusuna kollarımı açabildiğim en büyük derecede açarak verdiğim ''dünyadaki tüm çikolata ve çiçeklerden  daha çoook'' cevabını veresim geldi... :) Öyleyse yine yıllarca özendiğim Ay Prensesi'ninki kadar uzun saçlarımla ben bu kalede ilham perierini çekerken, kötü kalpli cadının elime tutuşturduğu uyutucu denemeye bakarken, kafamı yedi sorular sararken ve bu upuzun gecede sözcük beşiğini tıngıır mıngııır sallarken, yüzyıllar boyu uyumak ve gelecek olan beyaz önlüklü prense ''Uyandırma'' yazılı tabelayı bırakmak istiyorum... Cümleler ermiş muradına, okuyanlar çıksın kerevetine... :)
          
                                                                                                        
                                                                                                               Efsûnkâr